
Zeynep, Çekmeköy escort arka sokaklarında sabaha karşı yürürken, kaldırım taşlarının her birinde bir geçmiş bıraktığını hissediyordu. 24 yaşındaydı. Gençti, ama içindeki yorgunluk yaşıyla yarışacak kadar derindi. Doğup büyüdüğü eskort Karadeniz’in bir köyünden, “şehre kapağı atmak” hayaliyle İstanbul’a geldiğinde, bavulunda üç parça kıyafet ve bozulmamış bir umut vardı.
İlk günlerde tekstil atölyelerinde çalıştı. Ancak ne maaşı yeterliydi, ne de kaldığı yerde huzur vardı. Barınacak bir evi olmayınca, önce sokakta yattı, sonra tanımadığı insanların kanepelerinde… Bir gün öylece kalakaldı Kadıköy’de, sonra yolu Çekmeköy escort düştü. Orada daha sessizdi hayat. Ama sessizlik her zaman huzur getirmiyordu; bazen de çaresizliğin sesi oluyordu.
Bir gün tanıştığı bir kadın, “İstersen sana bir iş ayarlayabilirim,” dediğinde, Zeynep tereddüt etmedi. Açlıktan bayılmanın eşiğindeydi. Sonrası ise bir karanlıktı; adım adım içine çekildiği, başta anlam veremediği ama sonra kabullendiği bir karanlık. Artık her gece başka yüzler, başka isimler, başka yalanlar… Kimse ona gerçekten “Zeynep” demiyordu.
Kaldığı apartmanın bodrum katındaki küçük odada, her sabah aynaya baktığında seks tanıyamıyordu kendini. Makyajla sakladığı morluklar değil, en çok içindeki boşluk yoruyordu onu. Bazen camdan dışarı bakıyor, yan apartmanın balkonunda kahvaltı eden aileye uzun uzun dalıyordu. “Ben nerede yanlış yaptım?” diye sorduğu çok oluyordu.
Bir sabah, her şeyden milf vazgeçmiş gibi hissettiği bir anda, apartmanın önünde oynayan küçük bir kız çocuğu yanına gelip elindeki şekeri uzattı. “Sen üzgünsün galiba, ben sana bunu vereyim,” dedi safça. O an Zeynep’in içindeki duvar çöktü. İlk kez uzun zamandır gerçek bir gülümsemeyle ağladı.
O günden sonra bir karar aldı. Kolay olmadı. Ama belediyenin kadın danışma merkezine gitti. İlk başta kendini anlatmakta zorlandı ama zamanla kelimeler dökülmeye başladı. Psikolojik destek aldı. Bir sivil toplum kuruluşu ona geçici barınma sağladı. Küçük bir temizlik işinde çalışmaya başladı.
Aylar sonra Zeynep artık geceleri başka bedenlere sığınmıyor, sabahları kendi emeğiyle kazandığı parayla aldığı simitle çay içiyordu. Hâlâ zor günleri vardı, ama artık yalnız değildi.
Bir yanıt yazın