
Maltepe sahilinde gün, gri gökyüzünün ardından yavaş yavaş açılıyordu. Denizin serinliği, sabah esintisiyle birleşip etrafta dolaşıyor, banklarda oturan birkaç kişinin saçlarını savuruyordu. Selma, her sabah olduğu gibi sahildeki yürüyüş yoluna çıktı. Elinde tuttuğu küçük termos bardağından yudumladığı çay, içini ısıtmasa da alışkanlık olmuştu artık. Alışkanlıklar, ona kaybettiği aidiyet hissini kısa süreliğine de olsa geri veriyordu.
Otuz dört yaşındaki Selma, İstanbul’un gürültülü karmaşası içinde yıllar önce kaybolmuştu. Aslen Sivaslıydı. Ailesinin baskısıyla, daha yirmi yaşındayken kendisinden on dört yaş büyük biriyle evlendirilmişti. Bu evlilik, hayattan tüm beklentilerini boğan bir zincire dönüşmüştü. Şiddet, baskı, ekonomik bağımlılık… Bunlar artık günlük yaşamın sıradan parçaları olmuştu onun için. Ama içindeki bir ses hep susmuyordu. “Böyle olmak zorunda değil,” diyordu. O sesin peşine düşmeye cesaret edememişti uzun süre. Ta ki o geceye kadar.
Bir gece, eline geçen ilk fırsatta evden kaçtı. Önce bir akrabasının yanına sığındı, sonra tek başına Maltepe’ye geçti. Çünkü daha önce bir kadından burada bir yardım merkezi olduğunu duymuştu. Gözleri korku doluydu ama başka çaresi de yoktu. Hayatta kalmalıydı. Ve daha önemlisi, kendi hayatını yaşamalıydı.
Maltepe escort Kadın Dayanışma Merkezi, Selma’nın hayatında ilk kez karşılıksız destek gördüğü yer oldu. Onu dinlediler. Ne geçmişini yargıladılar ne de suskunluğunu zorladılar. İlk günler konuşmadı. Sadece atölyeleri izledi. Sonra zamanla dokuma kursuna katıldı. Renkli iplerle bez çantalar yapmayı öğrendi. Ellerinin işe yaradığını fark ettiğinde, gözleri dolmuştu.
Bir süre sonra üretici pazarına katıldı. İlk çantasını sattığında, parayı eline aldığında milf hissettiği şey utanç değil, gururdu. Bu onun alın teriydi. Kendi emeği, kendi kararıydı. Kazandığı parayla Maltepe escort küçük bir oda kiraladı. İçine ikinci el eşyalar koydu ama penceresinden gökyüzü görünüyordu artık. Bu bile yeterdi.
Bir yanıt yazın